Special Theory of Relativity

karıncalar hayvanlar alemini ikiye ayırmış;
aslan, kaplan, timsah gibi uysal ve sevecen hayvanlar, tavuk, hindi, güvercin gibi vahşi ve yırtıcı hayvanlar...

5/11/2009

Cheers !


Bugün çok zorlandım ağlama eylemimi durdurmaya çalışırken. Soğuğum, huysuz bir insanım ben. Hatta ukala bile diyorlar uzaktan. Öyle olsun, self-defence denen şey benimkisi. Bugünkü gibi olmamak için. Hoşlanmıyorum daha önce de dediğim gibi herşeye gülen bırbır konuşan insanlardan. Günlük hayatını Recep İvedik replikleriyle geçiren insanlardan... ve bu yüzdendir ki her yaş gurubuna ayak uyduramam ben, kendi dönemim bile zorluyor beni.
Yaklaşık bir ay önce iki sevimli kız girdi hayatıma. Bıcır bıcır, konuşkan, hele bir tanesi sürekli kahkahalar atarak konuşuyordu. Zaten aynı dili konuşmuyoruz, aksanlar da farklı bari gülme! Bir bok anlamıyorum ki? Diğeri ondan bir yaş kadar küçük (18) fakat daha olgundu... tabii “daha” ne kadar sen düşün. İki farklı dilde konuşabilecek olmanın faydalarını düşünerek biraz daha samimi oldum onlarla. İşin aslı son gün konuşurken hiç birimiz hatırlayamadık tam olarak nasıl iletişim kurduk da samimi olduk... Hep böyle olmaz mıydı?
Zamanla derslerde yanyana oturmalar, pair work ler almanca ingilizce karışık, ders aralarında kahve içmeler, dersten sonra yemek, alışveriş.... Bir süre sonra onlara ayak uydurabildiğimi fark ettim. Bitmek bilmeyen enerjileri, bir aydır burada konuşacak pek insan olmamasından yakınan beni de oradan oraya sürükler oldu.
Gece hayatından hoşlanmayıp çıktığım gecelerde barın kenarında içkimin bitmesini beklerken, onlarla çıktığımda nasılsa eğlenir buluyordum kendimi. Bir süre sonra sürekli gülerek konuşmasını artık hiç fark etmediğimi fark ettim.
Hiç unutmuyorum bir gün sabah heyecanla yanıma gelerek “dün bilmemkim bana sen buraya ablanla mı geldin diye sordu” dedi. Tabii sabah sabah ne enerji bu yine be kızım diye içimden söylenerek “eee?” dedim. o da anlamadığımı fark edip, “seni ablam sanmış, çok benziyormuşuz biz” dedi. Her sabah küfrederek kalktığım ve full negatif enerjiyle dolu olduğum o gün anladım neden aslında herkesten kaçarken vaktimi onlarla geçirdiğimi. Benim de gülmekten hiç yorulmadığım, oradan oraya koşturduğum, hayatta herşey, her zaman, mükemmel olacak diye düşündüğüm günlerim olmuştu. Hayatın hep o evresinde kalmak istediğim.... Şimdi onlar o evreyi yaşıyorlardı. Ve ne mutlu ki bir aylığına da olsa ben de o özlediğim günlere döndüm. Umarsız, sorunsuz, dertsiz tasasız (bu iki kelime niye birlikte hep? Collocation gibi) Her hafta olan student-house party’sine onlarla gittim ilk defa. Kendi kendilerine bu Cuma fancy dress party yapalım demiş öğrenciler, adı da “Pirates of Caribbean” ??
Hadi len bi zibidi kılığına girmediğim kalmıştı işim olmaz. Normal giyinir giderim. Yaş kemale ermiş çoluk cocukla bir mi olucam. Bizim bıcırıklar tutturdu napıcaz nasıl Pirate olucaz..... Dedim gelin var bir yer kostümler satılan bir dükkan, gidelim bakın ordan. O kadar tatlılardı ki, sürekli “bu nasıl bu nasıl” diye üstlerine başlarına geçirmedikleri şey kalmadı. Gülmeleri hoşuma gidiyordu artık. Benim de içimde saklı kalan “maske” fanatikliğim ortaya çıktı bir anda, duvarda asılı olan maskelerden bir kaçını denerken, yakalandım. Öyle çok konuşuyorlardı ki, ben kendi dilimde bu kadar konuşmazken, ağzım açık dinliyordum onları. Sonuç, düşük çenelerine dayanamadım. Bana çok yakıştığını düşündükleri cat-woman misali maskeyle Pirate Party’sine gittim.... Delirmek böyle bişey olsa gerekti. Yol boyunca o maskeyle yürüdüm! “Abla” olarak kabul görülmüştüm. Ben de yalnız büyüdüğüm için hoşuma gitmişti sanırım. Sonra yapılan alış verişlerde, gece çıkarken giyilecek kıyafetlerde son sözü söyleyecek kişi oldum. Zordu bazen uğraşmak, bir tane değil ki anasını satiim, her biri de 3 kişilik enerjiye sahip. Bünyem altüst oldu. Sakin sakin kendi dünyamda yaşıyordum ben. Bir gün yine dışarı çıkacağız, son dakika mesaj attılar “hemen gel sorunumuz var” diye. Bizim bacaksızlardan biri hangi ara becerdiyse Colombia’lı çocukla işi pişirmiş, fakat bu çocuğun aynı ortamdan kırıştırdığı başka kız varmış. Kız galiba öğrenmiş. “napıcam ben şimdi,benim haberim yoktu kızdan, sen kızla konuşsan olmaz mı” vs.... Hadii dedim gel de akıl ver. Boku yerken bana sordun çünkü şimdi temizliğini ben yapıcam? Sizin yaşayacağınız ilişki anca bu kadar olur zaten. Zibidiler. Aynı ortama gidicez diye baktım kız yusuf yusuf. Dedim koy g.tüne rahvan gitsin.(bunun ingilizcesi olsa ne güzel olur) Son bir haftan kalmış madem bak eğlenmene geç. Erkekler de böyledir bunu da aklına sok!! Ben akıl verme kısmına yarıyorum ne acı.

Ye, iç, gez, iç, toz, iç, gül, iç, gül, gül, iç...... Bünye şu an içten dönmüş şapşal şapşal bana bakıyo. “Hayırdır lan sen bizi genç sandın galiba, bu kadar alkol sigara,uykusuzluk, komiklik falan. Kırmızı alarm verdirtme bize artık bi kendine gel.” Haa diğerinin Brazil’ini de unutmak ne mümkün. Yine bağıra bağıra gelip “beni öptü beni öptü (garip efektler) he is so hot!! ” yuh !! hayır bir öpüşmeyi öyle bir anlattı ki, insanın neredeyse canı çekiyor. Dedim iyi şanslısın o zaman. Cevaba bak : ben nasılsa gidicem benden sonra sen alırsın (kakarakikiri) OHA ! Ulan sen benim kardeşim olsan evire çevire döverdim seni. Nedir bu bana karşı yogun sevgi, ya da nedir bu rahatlık?

Neyse, uykum geldi. Onların yarın sınavı var burdan çok uzakta. Umarım iyi geçer. Benimse yine aynı gitmem gereken bir dersim var, onların olmadığı, sıkıcı. Tam olarak ne vardı sizde bilemedim.

İçeride bir yerlere dokundunuz, ama tarifi zor, ben de bilmiyorum. Gün be gün duygularımı yitirirken, son sizi de ekledim. Hadi iyi çalışın derslerinize, daha üniversite var!

Belly dance ı da öğrendiler sayılır, benim kadar iyi olmasa da.

Siz bu enerjiyle Ağustosta Türkiye’ye gelip başıma bela olmaya devam edersiniz kesin. (umarım)

Gute Nacht und Schlaf Schön meine Engelchen.

Hiç yorum yok: